COVID-19 SALGINININ ÖZEL EĞİTİM KURUMLARI SÖZLEŞMELERİNE ETKİSİ
COVID-19 salgınının özel hukuk
sözleşmeleri açısından önemli sonuçlar doğuracağı açıktır. Zira salgından
kaynaklanan nedenlerle birçok sözleşmenin sona ereceği; değişebileceği veyahut
uyarlanabileceği beklenti dahilindedir. Bu çalışmada inceleme alanı bulacak özel
okul sözleşmelerinin ise -her ne kadar sözleşme özgürlüğüne tabi olsa da- bu
özgürlüğün mevzuatlardan kaynaklı sınırlamalarla karşı karşıya geleceği ve
salgının yol açtığı zararlardan etkileneceği de tartışmasızdır. Belirtmek
gerekir ki çalışmamızda özel okul sözleşmeleri kapsamında, okul
öncesi öğretim sözleşmeleri, ilkokul-ortaokul-lise eğitim ve öğretim
faaliyetlerine yönelik sözleşmeler incelenecektir. Zira yükseköğretim kurumları
ile yapılan sözleşmelerin gerek verilen eğitimin niteliği gerekse üniversite
öğretim plan ve programlarının tek tip olmayışı nazara alındığında doğabilecek
hukuki ihtilafların kendilerine özgü şekilde incelenmesinin daha doğru olacağı
kanaatindeyiz.
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları
Genel Müdürlüğü’nün 16.03.2020 tarih ve 556022 Sayılı yazısı ile COVID-19 salgını
nedeniyle, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında faaliyette
bulunan özel anaokulları, ilkokullar, ortaokullar, ortaöğretim okulları,
çeşitli kurslar ile benzeri özel öğretim kurumları 16 Mart 2020 Pazartesi
gününden 30 Mart 2020 Pazartesi gününe kadar tatil edildiği resmi bir yazı ile
ilan edilmiş ve daha sonra bu süre 31.05.2020 tarihine kadar uzatılmıştır.
Özel okullar salgın sürecinde fiziki eğitim
yerine uzaktan eğitim şeklini hayata geçirmiş, günün belirli saatlerinde
öğrencilere uzaktan ve çevrimiçi eğitim sunmuşlardır. Ancak salgın sürecinde
çözüm amaçlı sunulan bu eğitim şeklinin sözleşmenin ifası noktasında eksiksiz
ve doğru bir ifa olup olmadığı ve okulun sözleşmede belirlenen ücrete hak
kazanıp kazanmayacağı hususları ihtilafa sebebiyet vermiştir. Bu nedenle özel
okullar tarafından yerine getirilen ifanın ayıplı olması hali ile ifanın
imkansız hale gelip gelmediği hususu yönünden ikili bir ayrım ile incelenmesi
daha doğru olacaktır.
Özel okul sözleşmelerinin tüketici sözleşmesi
olması nedeniyle ortaya çıkan ihtilaflarda 6502 sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun uyarınca çözüm aranması, ayıplı hizmete karşı sorumluluk
çerçevesinde değerlendirme yapılması gerekir. Taraflarca sözleşme ile
belirlenen sürede, belirlenen şekilde başlamayan yahut geç başlayan hizmet
ayıplı hizmet olarak değerlendirilir.
Özel okullar tarafından fiziki ve yerinde
eğitim yerine sözleşmede belirlenen ifanın esaslarına uygun olmayan uzaktan
eğitim hizmetinin sunulması ayıplı ifa sayılabilecek yahut sunulan bu uzaktan
eğitimin kendisinde ortaya çıkan bir ayıptan kaynaklı da sorumluluk
doğabilecektir.
Ayıplı ifa ile karşılaşan taraf TKHK’nın 15.
maddesinde yer alan
“(1)Hizmetin ayıplı ifa edildiği durumlarda tüketici,
hizmetin yeniden görülmesi, hizmet sonucu ortaya çıkan eserin ücretsiz onarımı,
ayıp oranında bedelden indirim veya sözleşmeden dönme haklarından birini
sağlayıcıya karşı kullanmakta serbesttir. Sağlayıcı, tüketicinin tercih ettiği
bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Seçimlik hakların kullanılması
nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar sağlayıcı tarafından karşılanır. Tüketici,
bu seçimlik haklarından biri ile birlikte Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca
tazminat da talep edebilir.
(2) Ücretsiz onarım veya hizmetin yeniden görülmesinin
sağlayıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde
tüketici bu hakları kullanamaz. Orantısızlığın tayininde hizmetin ayıpsız
değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından
sorun teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır.
(3) Tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında
bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu bedelin tümü veya
bedelden indirim yapılan tutar derhâl tüketiciye iade edilir.
(4) Ücretsiz onarım veya hizmetin yeniden görülmesinin
seçildiği hâllerde, hizmetin niteliği ve tüketicinin bu hizmetten yararlanma
amacı dikkate alındığında, makul sayılabilecek bir süre içinde ve tüketici için
ciddi sorunlar doğurmayacak şekilde bu talep sağlayıcı tarafından yerine
getirilir. Her hâlükârda bu süre talebin sağlayıcıya yöneltilmesinden itibaren
otuz iş gününü geçemez. Aksi takdirde tüketici diğer seçimlik haklarını
kullanmakta serbesttir.“ şeklinde düzenleme ile seçimlik
haklarından birini kullanabilecektir. Kanaatimizce ayıp oranında bedelden
indirim hakkının seçilmesi, gerek sözleşmelerin gelişen durumlara uyarlanması
hali gerekse sağlıklı bir hukuki sonuca erişilebilmesi açısından daha doğru olacaktır.
Ayıplı ifa, sağlanan uzaktan eğitimin
niteliği bakımından da ortaya çıkabilir. Özellikle uzaktan eğitimin eksik
müfredat ve ders saatiyle sağlanması durumunda ayıplı hizmet sayılacağı
açıktır. Bu durumda da tüketici TKHK’nın 15. maddesinde öngörülen seçimlik
haklarına başvurabilecektir.
Öte yandan her ne kadar fiziki öğretim imkanı
bulunmasa da uzaktan eğitimin tam ve müfredatı tamamlayacak şekilde tamamlandığı
ve telafi derslerinin eksiksiz gerçekleştirildiği halde bedelden indirim
talebinin yerinde olmayacağı düşünülse de okulun örneğin spor salonu gibi
fiziki imkanlarından yararlanılmaması ve hızlandırılmış eğitimlerde elektrik, su
vb. gibi giderlerin nispeten daha az olması neticesinde de bedel indirimi talep
edilebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Belirtmek gerekir ki; yemek, servis vb. gibi
sunulmamış ve sunulması mümkün olmayan ücretler açısından uzaktan eğitime
geçildiği an itibariyle bir borç doğmayacak ve peşin ödeme yapılmışsa da 6098
sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77. maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak ödenen ücretin iadesi talep
edilebilecektir.
Bir diğer incelenecek yol ise özel okul
sözleşmelerinde tarafların yerine getirmesi gereken edimlerin artık imkansız
olup olmadığıdır. Özel okul sözleşmelerinin genel kapsamda bir tüketici
sözleşmesi olduğunu ve anılan sözleşmelere ilişkin doğacak ihtilafların da 6502
sayılı TKHK kapsamında çözüm bulacağından bahsetmiştik. Ancak ilgili Kanunun
83. maddesindeki “Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde genel hükümler
uygulanır.” şeklindeki düzenlemede
belirtildiği gibi ilgili kanun kapsamında çözüm bulunamayan hallerde genel hükümlere
başvurulacaktır. Özel okul sözleşmelerinin ifa
imkansızlık halleri ve aşırı ifa güçlüğü kapsamında doğan ihtilaflarda -TKHK
kapsamında tüketici sözleşmelerine özgü özel bir düzenleme bulunmadığından- 6098
sayılı TBK’nın 136, 137 ve 138. maddeleri
uygulama alanı bulacaktır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; taraflar,
sözleşmede mevzuatın izim verdiği ölçüde diledikleri değişikliği yapabilirler.
Sözleşme özgürlüğü kapsamında bu seçeneğe de başvurulabilecek ve sözleşme ile
sağlanacağı temin edilen fiziki eğitimin uzaktan eğitim şeklinde devam edeceği
yönünde yeniden uyarlanabilecektir.
Sözleşme, geçici imkansızlık halinin
ne zaman sona ereceğine dair yaklaşık tahminlerde bulunulabiliyor ise -taraflarının
hak kaybına uğramamalarını teminen- ayakta tutulabilecektir. TBK 137. maddesi kapsamında
ise borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkansızlaştığından,
borçlu imkansızlaşan kısmın ifasından kurtulabilecektir. Ancak
kanaatimizce, TBK 137. Maddesinin 1. fıkrası uyarınca, kısmi ifa imkansızlığı
önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça
anlaşılırsa borcun tamamı sona erecekse de özel okul sözleşmelerinin yemek ve
servis hizmetleri dışında kalan kısmının böyle bir öngörüye tabii
tutulamayacağı, dolayısıyla akdedilen sözleşmenin bu fıkra kapsamında sona
ermeyeceği kabul edilmelidir.
Türk Borçlar Kanununun 137. maddesinin 2. fıkrası
uyarınca, “Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen
imkansızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa
edilir”. Özel okul sözleşmelerinde ise okulun imkansız hale gelen edimleri
karşısında sözleşme tarafının ücret borcunda da indirime gidilmesi
gerekecektir. Okullarda fiziki eğitimin uzaktan eğitimle eş tutulamayacak
kısımlar açısından indirim hesaplanması gerekmektedir. Ancak bu kalemlerin
hesaplamasının zor olacağını, hesaplama kapsamında özel okulların elektrik, su,
doğalgaz gibi sabit giderlerinin azalma ölçüsünün dikkate alınması gerektiğini
söylemek gerekir.
Belirli bir zaman diliminde ifa edilmesi
zaruri olan borçlar açısından birkaç ay sürecek geçici imkansızlığın artık
sürekli ifa imkansızlığına dönüşeceği kabul edilmektedir. Yine geçici
imkansızlığın ne kadar süreceğinin öngörülemeyeceği hallerde de artık sürekli
imkansızlığın söz konusu olacağı açıktır. Özellikle okul öncesi
eğitimi konu alan sözleşmeler belirli zaman zarfında ifa edilmesi zorunlu ve
fiziksel etkinlik ve çalışmaların ön planda olduğu sözleşmeler olduğundan
burada sürekli bir ifa imkansızlığından bahsetmek gerekir. Okul öncesi eğitim
çağının belirli bir yaşa yönelik olması neticesinde kurumun belirsiz süreli
kapalı kalması artık hukuken sözleşmeden doğan borcun ifa edilemeyeceğini
ortaya koymaktadır.
Uzaktan eğitim ilkokul, ortaokul ve
lise eğitimlerini kapsayan sözleşmelerde ise yine okulun fiziki uygulama
alanlarının kullanılmasını zorunlu kılmayan dersler açısından nispeten daha
uygulanabilir hale gelmektedir.
Kısmi imkansızlık nedeniyle özel okul
sözleşmelerinde yer alan bazı edimlerin ifa etme borcunun sona ereceği açıktır.
Bu kapsamda sözleşmenin tüketici tarafı, uzaktan eğitime geçildiği andan
itibaren yemek ve servis gibi hizmetlere ilişkin borcunu ifa etmekten kurtulmuş
sayılacaktır. Öte yandan söz konusu sözleşmelerde yer alan yemek ve servis
hizmeti vb. borçların ifası mümkün olmayacağı gibi, uygulamaya yönelik dersler
için de aynı değerlendirmede bulunulabilecektir. Dolayısıyla sözleşmede yer
alan bütün borçlar için olmasa da bir kısım borçların ifası sürekli olarak
imkansızlaşmış kabul edilecektir.
Kanaatimizce geçici ifa imkansızlığının söz
konusu olduğu hallerde sözleşme ilişkisi devam ediyor olacağından en kısa
zamanda karşı tarafa bir teklifte bulunulması olası hak kayıplarını en kapsamlı
şekilde bertaraf edecektir. Böylece kalan zamanda edimlerin ifa edilme hali ile
şekillenen sözleşmenin ayakta kalması sağlanacaktır.
Özetle, özel okul sözleşmelerinde konu ve
özelliklere göre birden fazla durumun ortaya çıkabileceğini, bu nedenle de
somut olay özelinde en makul yolu bulmak gerektiği söylenebilir. Okul öncesi
eğitim sözleşmeleri açısından geçici imkansızlığın sürekli imkansızlığa
dönüşeceği kabul edilirken ilkokul, ortaokul, lise eğitim sözleşmeleri
açısından geçici, sürekli ve kısmi ifa imkansızlığı durumlarından
bahsedilebileceği ve bu hallerde de olasılıklar karşısında gerekli hukuki yolun
izlenileceği söylenebilir.
Özel eğitim kurumları tarafından ya da özel
eğitim kurumlarına karşı açılabilecek muhtemel davalarda anlatılan ölçüde
ilgili hususlar ileri sürülebilecek ve salgının mücbir sebep koşullarını
oluşturup oluşturmadığı tartışılabilecektir.
Avukat
Betül HAZAR
Yorumlar
Yorum Gönder